19 Ağustos 2014 Salı

Yumurtlayan Kalem Cephesinde Yeni Bir Şey Yok

Merhaba,

Maşallah o kadar düzenli tutuyorum ki blogu, şifremi hatırlamam bile 15 dakikamı alıyor. Tabii blog açarken böylesi tırt bir blog olacağını ummuyordum, biraz daha düzenli olur diye düşünüyordum, ama heyhat...Blog okumak, yazmaktan daha keyifli geliyor bana orası kesin.. 

Blogda yazmadığım sürece pek çok kitap okudum, film seyrettim ama iş yazmaya gelince, "hımm şimdi bunu güzel anlatamam, diğer kitabı bloguma eklerim" kafası yaşadım.

Şu anda "Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok"u okuyorum. Benim kitabım çok eski basım olduğundan, "batı" değil "garp" olarak yer alıyor. (Gerçekten harika bir açıklama yaptım biliyorum) Erich Maria Remarque, romanın yazarı (yazarın hayatını kesinlikle araştırmam gerekiyor, bir veya birden fazla savaşa katıldığını düşünüyorum, çünkü askerlerin ruh durumunu, birinci elden anlatır  gibi bir hali var (parantezin parantezi: tahminim doğru çıktı)) 

Henüz romanın 4. bölümdeyim ama şunu söyleyebilirim; 20 yaşında aynı sınıfta okuyan arkadaşların, beden eğitimi öğretmenlerinin teşviki ile katıldıkları bu savaşta geçirdikleri değişimler, adeta okuyucuya da yaşatılıyor.

Daha ayrıntılı yazıyı, kitabı bitirince yazarım. (İnşallah)

Umuyorum üzerimdeki bu tembelliği atar ve daha aktif bir blog yazarı olurum. (Amin)

Evet, yaklaşık yarım saat uğraşıp bloga fotoğraf da yükleyemediğime göre, gönül rahatlığıyla blog senin neyine diyebilirim kendi kendime.

Teşekkürler,
Saygılar,
Sevgiler,

Daima Sizin, (Şu laf da, adamın ömrünü çürütür bence)

Yumurtlayan Kalem

31 Mart 2014 Pazartesi

Merhabalar,

Uzun zamandır paylaşımda bulunmadım, ancak kitap okumaya devam ettim. Neler mi okudum?

       * Ejderhaların Dansı I-II (George Martin)
       *Tiffany'de Kahvaltı (Truman Capote)
       * Kazanana Ödül Yok (Ernest Hemingway)

Ejderhaların Dansı,
Buz ve Ateşin Şarkısı serisinin 5. kitabı. Türkiye'de Epsilon Yayınevi tarafından basılıyor. Şuan hem dünyada hem Türkiye'de serinin yayınlanmış son kitabı Ejderhaların Dansı, serinin devamını büyük bir merakla beklemekteyim. Özellikle kitabın sonu, en sevdiğim karakterlerden biri için çok kritik bir noktada geldi. Devamı nasıl gelecek, bekle babam bekle...

Tiffany'de kahvaltı,
Truman Capote'tan okuduğum ilk kitap, ama umarım son olmaz. Dili, yarattığı karakterler bir harika, keşke kitap daha uzun olsa ve ana karakter Holy Golightly ile muhabbetimiz devam etseydi dedim, kitap bittiğinde..Filmini de izlemediğim için kitap, konusu itibariyle benim için bilinmezdi. Gerçi film ile kitap arasında büyük farklılıklar olduğunu da duydum. Filmi izlemek lazım artık.

Kazanana Ödül Yok,
Ernest Hemingway'in öykülerinin toplandığı bir kitap. Sahaflardan almıştım, dolayısıyla eski bir cilt. Öyküler güzel, özellikle avcılık, savaş, boğa güreşi konuları ekseninde yoğunlaşıyor. Yazarın hayatını okuduğumda, öykülerindeki karakterlerinde hep kendisinden bir parça olduğu, ancak yazarın bunu kabul etmediğini öğrendim. Genel olarak, yazarın avcılık meraklısı adamları anlatışı, bunları anlatırken de avcılık ile ilgili hisseleri açıkçası hoşuma gitmedi. Bu kısımlarda yazarı anlamaya çalıştım, yine Hemingway savaşlara katıldığı için, savaş öykülerindeki anlatımı da oldukça gerçekçiydi. Öykü kitabını genel olarak sevdim diyebilirim. Yazarın özellikle başyapıt olarak görülen "Silahlara Veda" isimli kitabını okumayı da dört gözle bekliyorum.


Sevgiler:)

4 Şubat 2014 Salı

Fosforlu Cevriye

Fosforlu Cevriye
Suat Derviş
İthaki Yayınları
1. Baskı, Eylül 2013

Merhaba,

Blogumda yapacağım  ilk kitap incelemesi,  Suat Derviş'in "Fosforlu Cevriye"si olacak. 

Yazımıza Suat Derviş'in, ismi ilk duyulduğu anda sanılanın aksine erkek değil, kadın olduğunu belirterek başlamakta fayda var:) (Bu bilgi Suat Derviş'in kadınlar için ilk niteliğinde olan nice çalışması bakımından da önemli)

Türkiye'nin ilk kadın gazetecisi olan Suat Derviş 1903-1972 yılları arasında yaşamış, hem edebiyat alanında hem de politik alanda yoğun faaliyette bulunmuş. Yazarın kadın hakları, kadınların sistem içerisinde duruşlarına yönelik de belirgin ve dikkat çekici bir üslubu var.

 Zarif Kadın: Suat Derviş
Yapmış olduğum araştırmalar neticesinde öğrendiğim önemli bir diğer detay ise, komşu çocuğu olan Nazım Hikmet'in :) Suat Derviş'e karşılıksız bir aşk beslemiş olması.

Suat Derviş'in Eserleri;

Kara Kitap (1921)
Ne Bir Ses Ne Bir Nefes (1923)
Hiçbiri (1923)
Ahmed Ferdi (1923)
Behire'nin Talibleri (1923)
Fatma'nın Günahı (1924)
Ben mi (1924)
Buhran Gecesi (1924)
Gönül Gibi (1928)
Emine (1931)
Hiç (1939)
Çılgın Gibi (1934)
Fosforlu Cevriye (1968)
Ankara Mahpusu (1968, ilk olarak 1957'de Paris'te Fransızca) 

Fosforlu Cevriye okuduğum ilk Suat Derviş kitabıydı, ama son olmayacağı açık..

Cevriye İstanbul sokaklarının kızı, o kadar ki Cevriye, bir annesinin olduğu konusunda şüpheli, anneye dair hatırlayabildiği hiçbir şey yok, öyle birden topraktan çıkmış ya da bir yıldızdan düşmüş olabileceğine inanıyor. Babası olabilecek bir adam hatırlıyor, ufacık bir kızken kendisini krallar (bu krallık cevriye'nin ölçütlerinde bir krallık) gibi yaşatan o adam büyük ihtimalle babası, sonrasında ise o adama ilişkin hatırlayabildiği şey..su yüzeyinde hareketsiz yatışı.. 

Sonrasında Cevriye'nin hayatını "o" na anlattığı ölçüde biliyoruz biz de. "o" ise adını kitap boyunca öğrenemediğimiz, Cevriye'ye hayatında ilk ve son kez "siz" diyen, onu birey kabul eden, ona herkesin baktığı gibi bakmayan, ondan kadın olarak herhangi bir beklentisi olmayan, zor zamanında Cevriye'ye yardım eden adam.  Kimseye ait olmayan, olmak da istemeyen Cevriye, utanmayı bilmeyen Cevriye, onun karşısında utanıyor ve ilk kez bir adamın "gacosu" olmak istiyor. 

Sonrasında ne olup ne bittiği, "o"nun neden kaçak hayatı yaşadığı, Cevriye'nin "kara sevda"sına karşılık bulup bulamadığı sorularının cevapları elbette kitapta...

Kitap bittiğinde, saçlarının doğal ışıltısı sebebiyle "Fosforlu" lakabını alan Cevriye'nin, gerçekten bir yıldızdan dünyaya düşmüş olduğuna kanaat getirdim.

Sevgiler,
Yumurtlayan Kalem :)